Mumsema Latest Questions

Mumsema
  • 2
  • 2
Professional

Zina Nedir? İslam’da Zina kavramı

  • 2
  • 2

Zina

Evlilik dışı cinsel ilişki demek olan zina öteden beri insan aklının, ahlâk ve hukuk düzenlerinin, diğer semavi dinlerin yanlış, ayıp ve kötü gördüğü bir fiil olup İslâm dininde de kesin olarak yasaklanmış, iş­lenmesi büyük günahlar arasında sayılmış ve Önlenebilmesi İçin birtakım tedbirler öngörülmüştür.

Kur’ân’da namus ve iffeti koruma müslüman erkek ve kadınların en önde gelen vasıfları olarak sayılır (el-Mü’minûn 23/5; en-Nûr 24/30-31; el-Furkân 25/68; el-Ahzâb 33/35).

Kur’ân’da “zinaya yaklaşmayın, zira o bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur” (el-isrâ 17/32) buyurularak hem zinanın apaçık bir çirkinlik ve sapma olduğu belirtilmiş hem de zinanın yanısıra kişiyi zinaya götürecek yol ve ortamlar da yasaklanmıştır. Çünkü zina, nesebin karışmasına, ailenin dağılma­sına, hısımlık, komşuluk, arkadaşlık gibi bağların çözülüp toplumun manevi ve ahlâkî değerlerinin temelden sarsılmasına yol açan ve insanı bedenî zevklerinin esiri yapıp aşağılayan çirkin bir davranıştır. Böylesi zararlı ve kötü davranışın sadece ahlakî ve dinî müeyyidelerle yasaklanması yeterli olmayacağından Kur’ân’da zina eden erkek ve kadına bedenî ceza (100 celde) uygulanması da emredilmiştir (en-Nûr 24/3). Hz. Peygamberin tatbikatında ise bu konuda bir ayırıma gidilerek, Kur’ân’da zikredilen bedenî ceza evli olmayan {gayr-i muhsan) kimselerin zinasına uygulanmış ve ayrıca bu kimseler bulundukları bölge dışına bir yıllığına sürgün edilmiş, zina eden evli (muhsan) erkek veya kadının ise taşlanarak öldürülmesi (recm) yönünde uygulama yapılmıştır (Buhârî, Hudud, 30, 32; Ebû Dâvud, Hudud 23-25; Şevkani, Neylu’l-evtar, VII, 91-97)-

Kur’ân ve Sünnetteki bu esaslardan ve ayırımdan hareketle gelişen İslâm ceza hukukunda da, zina suçunun oluşumu, uygulanacak cezanın mahiyet, tür ve şekli, sanık ve suçluların hak ve yükümlülükleri gibi konularda ayrıntılı bir hukuk doktrini meydana gelmiştir. Bu ayrıntıların temel amacı, suçta ve cezada kanuniliğin, açıklık, kesinlik ve objektifliğin sağlanması, suçlu­nun ve toplumun haklarının korunmasında dengenin kurulması, toplumun genel ahlak esaslarının ve kamu düzeninin İhlalinin Önlenmesidir.

İslâm hukuk doktrinine göre, zina suçu­nun oluşması için bu fiili işleyen kimsenin âkil (temyiz gücüne sahip) ve buluğa ermiş olması, baskı ve zor kullanılmadan ve ha­ram bir ilişki olduğu bilinerek işlenmiş ol­ması şartları aranır. Zina eden taraflardan bekar olana yüz sopa (celde) cezasının yanısıra bir yıllık sürgün cezası da verilir. Ancak, bu sürgün cezasının hapis olarak 6a uygulanabilmesi, kadınlara uygulanması, kesin ve belirli bir ceza mı (had) yoksa ha­kimin takdirine bağlı bir ilave ceza mı (tazir) olduğu gibi hususlar fakihler arasın­da tartışmalıdır.

Zina suçuna recm cezası ise, suçlunun evli, ergen (baliğ), hür ve âkil olması şartıyla yani tam bir ceza ehliyete sahip olması halinde uygulanır. İslâm hukukçularının çoğunluğu, kişinin sahih evlilik ve zifaftan sonra “muhsan” statüsüne geçeceği ve bundan sonra dul kalsa bile yine zinasına recm cezasının verileceği görüşünde ol­makla birlikte, bu cezanın sadece suç anın­da evli olanlara uygulanacağı yönünde görüş de vardır. Ebû Hanîfe ve Malîk’e göre recm cezasının uygulanabilmesi için suçlu­nun müslüman olması da şarttır. Onlara gör, zina eden Gayr-i müslimlere recm dışında cezalar verilir. Ebû Yusuf, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise recmin uygu­lanması açısından müslüman ile zimmî (Gayr-i müslim) arasında fark gözetilmez.

Zinanın ispatında dört erkek şahidin bu­lundurulması veya suçlunun dört defa ik­rarda bulunması şartı da suçun tespit ve ispatında şüpheli durumları önlemek için­dir. Bu aynı zamanda zinanın aleniyet ka­zanıp toplumca bilinir bir hal aldığında cezalandırılması gibi bir anlam da taşır.

İslâm’da suçların önlenmesi, kişileri suçu işlemeye sevkeden duygu, ortam ve araç­ların ıslah edilmesi, işlenen suç ve günahla­rın da mümkün olduğu ölçüde gizlenmes ilke edinildiğinden, öncelikli olarak, erkelj ve kadınların yabancıların (aralarında evlilU bağı veya devamlı evlenme engeli bulun mayan kimselerin) yanında belli yerlerin örtmeleri, birbirlerini tahrik edecek şekild davranmamaları, yabancı kadınla erke başbaşa kalmaması, toplumda açıklık müstehcenliğin önlenmesi gibi birinci demede yer alan önlemler alınmıştır. Ka cinsleri cinsel yönden uyaracak türde s bakış ve yakın ilişkilerin de zinaya hazır yıcı hareketler olarak kınanması bu y dendir. Bu tedbirlerle yetinilmeyerek lâm’da ailelere ve topluma çocukları eğit­me, evlilik yaşını geçerli bir sebep olmadık­ça geciktirmeme, evlenmeleri kolaylaştır­ma, toplumda dinî ve ahlâkî değerleri diri tutma görevi verilmiş, her müslümanın kendi eğilim ve davranışını kendi başına denetleyebilecek bir ahlâkî yetişkinliğe, kişilik ve sorumluluk bilincine ulaşması hedeflenmiştir. Çünkü İslâm’ın temel gaye­si suçluların cezalandırılması değil, top­lumda suç ortamının oluşmaması, insanla­rın güven ve huzur içinde yaşamasıdır. Ancak, bütün bu tedbirlere rağmen top­lumda zina suçu işlendiğinde, aleniyet kazanıp kesin olarak ispat edildiğinde, suçlunun cezalandırılması, hem suçun önlenmesi, hem toplum hakkının korun­ması açısından kaçınılmaz bir sonuçtur. İslâm’ın cezaların objektif, âdil ve tutarlı bir şekilde uygulanmasını emredip suçluya artık suçu işledikten sonra açınmaması gerektiğini ikaz etmesi de (en-Nûr24/2) suç­lunun cezalandırılmasının gerçek anlamda adalet ve rahmet olması gerçeğini ifade içindir. Çünkü insanlara gerçek anlamda acıma, suçluları affetme şeklinde değil, suçlan önlemeye çalışma, suça giden yolla­rı kapama, fakat toplumda suç işlendiğinde de tavizsiz, tutarlı ve etkili şekilde suçları cezalandırma ile olur. Bu yüzden İslâm hukukunda zina suçuna uygulanan yüz sopa veya recm cezası, toplumun ortak yararı için konmuş, devletin veya suç mağ­durlarının af yetkisi de bulunmayan had cezaları arasında yer almıştır. Fakat dikkat­ten uzak tutulmaması gereken bir husus, bu suçun sübutuna karar verilebilmesi için öngörülen ağır ispat şartları sebebiyle, hadd-i zina (özellikle recm cezası) İslâm tarihi boyunca nadir olaylarda uygulanabilmiştir. Bu da asıl hedefin cezalandırma değil suçları asgariye indirme olduğunu gösteren açık bir delildir.

Günümüz toplumlarında zinanın, bir çok cinsel suç ve sapıklığın yaygın bir hal alma­sının, aileyi ve toplumun ortak manevi ve ahlâkî değerlerini sarsıcı bir boyuta ulaş­masının temelinde eğitimin, aile ve beşeri ilişkilerin dinî ve ahlâkî zeminden koparıla­rak bireyci, özgürlükçü, bencil ve yararcı bir zeminde geliştirilmeye çalışılması, suçları tespit ve cezalandırmada, kadın-erkek ilişkilerinin bireysel özgürlüklerin ve hakla­rın sınırlarını belirlemede bazı temel kriter­lerin yitirilmiş olması yatmaktadır. Bu yan­lışlıklar sonucu, suçluya acıma adı altında birçok suç gerektiği şekilde önleyici, ıslah edici ve denk bir ceza ile karşılık görme­mekte, suç mağduru fert veya toplumun haklan gözardı edilmektedir. Batı toplumu için çok daha geçerli olan bu değerlendir­meler, batı toplumuyla yakın ilişki içinde olan müslüman toplumlar için de kısmen geçerli olup, batı toplumlarındaki bu olum­suz gelişmelerden müslüman toplum ve kesimler de oldukça etkilenmektedir. Top­lumumuzda bu alanda sayıları ve etkinlikle­ri giderek artan birçok olumsuz kurum, yayın, yönlendirme ve cinsel özgürlük pro­pagandasına ve resmi eğitimin ve politika­ların da bu konuda yetersizliğine rağmen zinanın ve diğer cinsel suç oranlarının batı toplumlarına göre daha düşük olmasının temel nedeni, İslâm dininin ve genel ahlak ilkelerinin fertlerin gönüllerinde, günlük hayatlarında ve beşeri ilişkilerinde ege­menliğini ve yönlendiriciliğini büyük ölçüde sürdürmekte oluşudur. Ancak bunun yeter­li bir güvence olarak görülmesi yanlış olur. Suçlunun cezalandırılmasından çok suçun işlenmesine meydan verilmemesi ve o ortamın yaratılmaması daha önemli oldu­ğuna göre, bireylerin iyi eğitilmesi, ahlaklı ve erdemli kişiler olarak yetiştirilmesi, cinsi arzu ve İhtiyaçların sömürü aracı yapılma­sının ve müstehcenliğin önlenmesi günü­müzde daha büyük önem taşımakta, dev­let, toplum ve bireyler olarak her kesim bu alanda ayrı ayrı sorumluluklar taşımakta­dır.

BENZER KONULAR:

Bir cevap bırakın

Bir cevap bırakın

Captcha Click on image to update the captcha.

  1. Zina

    Evlilik dışı cinsel ilişki anlamına gelen zina, insan aklı, ahlak ve hukuk sistemleri ve diğer semavi dinler tarafından yanlış, ayıp ve kötü kabul edilen bir eylemdir. İslam dininde de kesin olarak yasaklanmış, işlenmesi büyük günahlar arasında sayılmış ve önlenmesi için çeşitli tedbirler öngörülmüştür.
    Kur’an’da namus ve iffeti korumak, müslüman erkek ve kadınların en önemli vasıfları arasında sayılır (el-Mü’minûn 23/5; en-Nûr 24/30-31; el-Furkân 25/68; el-Ahzâb 33/35).
    Kur’an’da “zinaya yaklaşmayın, zira o bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur” (el-isrâ 17/32) buyurularak hem zinanın apaçık bir çirkinlik ve sapma olduğu belirtilmiş hem de zinanın yanı sıra kişiyi zinaya götürecek yol ve ortamlar da yasaklanmıştır.
    Çünkü zina, nesebin karışmasına, ailenin dağılmasına, hısımlık, komşuluk, arkadaşlık gibi bağların çözülüp toplumun manevi ve ahlaki değerlerinin temelden sarsılmasına yol açan ve insanı bedenî zevklerinin esiri yapıp aşağılayan çirkin bir davranıştır. Böylesi zararlı ve kötü davranışın sadece ahlaki ve dini müeyyidelerle yasaklanması yeterli olmayacağından Kur’an’da zina eden erkek ve kadına bedenî ceza (100 celde) uygulanması da emredilmiştir (en-Nûr 24/3).
    Hz. Peygamber’in uygulamasında ise bu konuda bir ayrım gözetilerek, Kur’an’da zikredilen bedenî ceza evli olmayan (gayr-i muhsan) kimselerin zinasına uygulanmış ve ayrıca bu kişiler bulundukları bölge dışına bir yıllığına sürgün edilmiş, zina eden evli (muhsan) erkek veya kadının ise taşlanarak öldürülmesi (recm) yönünde uygulama yapılmıştır (Buhârî, Hudud, 30, 32; Ebû Dâvud, Hudud 23-25; Şevkani, Neylu’l-evtar, VII, 91-97).

    Zinanın Önlenmesi İçin Öneriler

    • Aile içi eğitim ve terbiyenin önemsenmesi
    • Gençlerin ahlaki ve dini değerlerle donatılması
    • Haram ve helal kavramlarının net bir şekilde öğretilmesi
    • Karışık ortamlardan ve zinaya teşvik eden unsurlardan uzak durulması
    • İffet duygusunun geliştirilmesi ve korunması
    • Toplumsal bilincin artırılması
    • Yasal ve idari yaptırımların etkin bir şekilde uygulanması

    Zina, sadece bireysel bir günah olmanın ötesinde, toplumun temelini sarsan ve ahlaki çöküşe yol açan bir eylemdir. Bu nedenle, zinayı önlemek için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde gerekli adımlar atılmalıdır.